Skip to content Skip to footer

DARLENE MARSHALL | NASM VE ATHLETIC HOUSE ACADEMY İLE GÜNCEL KAL!

Sağlıklı beslenme, iyi bir yaşamın temel taşlarından biridir. Ancak, “temiz beslenme”ye odaklanan trendler ve kendi yöntemlerinin en iyi olduğunu iddia eden diyetlerin sayısı düşünüldüğünde, neyin gerçekten sağlıklı olduğunu bilmek zor olabilir. Peki, temiz beslenmeyi gereğinden fazla ileri götürmek mümkün mü?

Ortoreksiya, Ruhsal Bozuklukların Tanısal ve İstatistiksel El Kitabı’nda resmi olarak bir yeme bozukluğu olarak tanınmasa da, yiyeceklerle sağlıksız bir ilişki kurmanın birçok belirgin işaretini taşır.

ORTOREKSİYA NEDİR?

Ortoreksiya terimi, ilk olarak 1997 yılında Dr. Steven Bratman tarafından ortaya atılmış ve besinlerin besin değerleri ile saflığına duyulan saplantı olarak tanımlanmıştır. Bu tanım hâlâ tartışmalı olsa da, Koven ve Abry’nin 2015 tarihli bir makalesi, ortoreksiyayı şu şekilde tanımlamıştır: “Uygun beslenmeye duyulan patolojik bir saplantı; kısıtlayıcı diyet, ritüelleşmiş yeme alışkanlıkları ve sağlıksız veya saf olmayan olarak kabul edilen yiyeceklerden katı bir şekilde kaçınma ile karakterizedir.”

Koven ve Abry, bu yeme biçimlerinin altında yatan niyetin sağlığı önceliklendirmek olduğunu belirtmekle birlikte, ortorektik beslenme alışkanlıklarının besin eksikliklerine, sağlık sorunlarına ve yaşam kalitesinde düşüşe yol açabileceğini ifade etmişlerdir. Bu düşük yaşam kalitesi, yiyecekler hakkında sürekli düşünmek, yemekten ve başkalarının yanında yemek yerken keyif alamamak ve kişinin katı standartlarına uygun yiyecekler bulmanın zorluğu nedeniyle sınırlı sosyal etkileşimlerden kaynaklanır.

Sağlıklı beslenmeye öncelik veren birinin nasıl besin eksiklikleri yaşayabileceğini ya da sağlık sorunları geliştirebileceğini merak ediyor olabilirsiniz. Bunun nedeni, “temiz beslenme”ye öncelik veren bazı diyetlerin önemli makro ve mikro besinleri dışarıda bırakabilmesi ve bunun sağlığı olumsuz etkileyebilmesidir.

Örneğin, 20. yüzyılın sonlarında ortaya çıkan geleneksel sağlıklı beslenme alışkanlıklarını ele alalım. 1950’lerden itibaren, orta yaşlı Amerikalı erkekler arasında bir kalp hastalığı salgını yaşandı. Doktorlar ve araştırmacılar, bu kadar çok erkeğin neden kalp krizi geçirdiğini açıklamaya çalıştı. Diyetlerindeki artan yağ tüketimini buna sebep gösterdiler, ancak önceki on yıllardaki savaşların neden olduğu travma ve stres, yüksek alkol tüketimi ve sigara içme oranlarının yüksekliği gibi kardiyovasküler hastalık riskini artıran diğer faktörleri göz ardı ettiler.

Bu doktorlar, araştırmacılar ve sonunda ABD hükümeti düşük yağlı bir diyeti teşvik etmeye başladı. Ancak bugün biliyoruz ki, düşük yağlı diyetler, sağlıklı hormonlar, mukus zarları, hücre duvarları ve yağda çözünen vitaminlerin emilimi için gerekli olan temel bir makro besin maddesinden vücudu mahrum bırakır.

Günümüzde, “temiz beslenme” adına bütün besin gruplarını, makro besinleri veya dengeli bir diyetin diğer temel unsurlarını ortadan kaldıran birçok moda diyet bulunmaktadır. Bu tür diyetler aşırıya kaçıldığında vücuda, psikolojiye, duygusal sağlığa ve ilişkilere zarar verebilir.

ORTOREKSİYA BELİRTİLERİ

Ortoreksiya üzerine yapılan araştırmalar bugün de devam etmektedir. Ruh sağlığı ve fiziksel sağlık uzmanları henüz tanımını tartışmakta olduğu için, ortoreksiyanın neyi kapsadığına dair kesin tanımlanmış parametreler yoktur. Ancak, dikkat edilmesi gereken bazı önemli temalar vardır:

  • Hangi yiyeceklerin “sağlıklı” veya “temiz” olduğunu açıklığa kavuşturmak için aşırı zaman harcamak. Bu durum, keyif aldığınız şeylerden vazgeçtiğinizde veya araştırmalarınızı önceliklendirmek için sorumluluklarınızdan kaçtığınızda fark edilecektir. Benzer şekilde, yiyeceklerle ilgili sosyal medya paylaşımlarına kendinizi kaptırdığınızı bulabilirsiniz.
  • Yiyeceklerin temizliği, kalitesi veya diğer özellikleri açısından bir önem, kişisel değere veya özel bir kimliğe sahip olduğunuzu hissediyor olmak. Özellikle de, sizin gibi yemeyen başkalarını değerli bulmanız veya yargılamanız durumunda. Bu tür bir yargı, diyetiniz etrafında bir kimlik oluşturduğunuzun bir işareti olabilir.
  • Kısıtlayıcı veya aşırı yiyecek kuralları geliştirmek ve yiyeceklerle “iyi” veya “kötü” olarak ilişki kurmak. Bu sadece yiyeceklerin kendileriyle değil, aynı zamanda bu yiyecekleri tüketen kişiler hakkında kendinize veya diğerlerine yönelik değer yargılarıyla da ilişkilidir. Örneğin, “kötü” yiyecekler yediğini düşündüğünüz birini yargılamak.
  • Her bir yiyeceğin içeriği ve yediğiniz yiyeceklerin nasıl hazırlandığıyla ilgili kaygı veya diğer duygusal sıkıntılar. Örneğin, yiyeceklerin temizlik veya saflık standartlarına uyması için saatler harcayarak planlama ve hazırlama yapmak, ardından hata yapmaktan korkmak. Eğer planın dışındaki bir şeyi yediyseniz, bu durum utanç hissetmenize yol açabilir.
  • Yiyecek takıntıları veya yiyecek kuralları sosyal etkileşimleri etkiler. Bir yiyeceği “temiz olmayan” olarak değerlendirdiğiniz için birini yargılamak, “doğru” yiyeceklerin mevcut olmayacağı korkusuyla veya yiyecekleri düşünmek, planlamak ve hazırlamak için çok fazla zaman harcadığınız için kendinizi izole etmek gibi durumlar bu etkileşimleri olumsuz etkileyebilir.

Yukarıdaki temalarla ilgili üç önemli faktör vardır.

İlk olarak, yukarıdaki birçok tema diğer yeme bozuklukları için de geçerlidir ve eğer siz veya birlikte çalıştığınız birisi bu durumları yaşıyorsa, profesyonel bir rehberlik almayı düşünebilirsiniz.

İkincisi, ortoreksiyanın tıbbi bir tanı veya başka bir sağlık problemi nedeniyle kısıtlı beslenmeden belirgin şekilde farklı olduğudur. Çölyak hastalığı nedeniyle gluten yememek veya laktoz intoleransı nedeniyle laktozdan kaçınmak, ortoreksinin bir işareti değildir.

Üçüncüsü, bu listeyi okuyup “sağlıklı beslenmek veya standartlara sahip olmakta ne var?” diye merak ediyor olabilirsiniz. Sağlıklı olmak istemekte bir sakınca yoktur; ancak sağlıklı olma odağının ne zaman zararlı hale gelebileceği düşünmeye değerdir.

ORTOREKSİYAYI AZALTMAK İÇİN WELLNESS UYGULAMALARI

Ortoreksiya resmi olarak bir yeme bozukluğu olarak tanınmadığı için şu anda net bir tedavi yöntemi yoktur. Ancak, Rodgers, White ve Berry tarafından Aralık 2021’de yayımlanan bir çalışmada, sezgisel yeme temel davranışlarını uygulayan kadınların daha az ortoreksiya davranışı sergiledikleri bulunmuştur. Bu, ortoreksinin tedavisinde şimdiye kadar elde edilen en etkili ve olumlu bulgudur. Ölçtükleri dört temel dayanak şunlardır:

  • Yeme konusunda koşulsuz izin verme: Yiyeceklerin iyi veya kötü olmadığı ve kişinin ne yediğine bakılmaksızın utanç, suçlama veya suçluluk hissetmediği.
  • Duygusal nedenler yerine fiziksel nedenlerle yeme: Kişi acıktığında yer, doygunluğa ulaştığında durur ve duygusal motivasyonlarla kısıtlama yapmaz veya yemek yemez.
  • Açlık ve tokluk sinyallerine güvenme: Ne zaman ve ne kadar yemek yeneceği konusunda takip uygulamaları, yiyecek kuralları, zamanlama planlaması veya diğer motivasyonlar yerine.
  • Yiyeceklerin bir kişinin hayatında birçok rolü olduğunu kabul etme: NASM’in Sertifikalı Welness Koçluğu kursu, beslenme, tat, enerji ve zevkin yanı sıra kültürel ve kişisel ifadenin de önemli olduğunu vurgulamaktadır
YEME BOZUKLUĞU İÇİN DESTEK ALMAK

Yeme bozuklukları karmaşık bir psikolojik sorundur ve dikkatle ele alınmalıdır. Eğer yeme bozukluğu belirtilerinden herhangi birini yaşadığınızı düşünüyorsanız, Ulusal Yeme Bozukluğu Derneği’nin yardım hattında kaynaklar ve destek bulabilirsiniz.

Eğer bir personal trainer veya welness koçu gibi fitness ve/veya sağlık alanında çalışan bir profesyonelseniz, mevcut uygulamalarınızın müşterilerinizin uzun vadeli yeme davranışlarını nasıl etkilediğini düşünmek isteyebilirsiniz. Bir müşterinin sonuçları sizin için de müşteri için de önemlidir; ancak davranış değişikliğini desteklemek için kullandığınız araçlar, dil ve teknikler, müşterinizin beslenme ve kendisi hakkındaki inançları üzerinde kalıcı etkiler yaratabilir. Kısıtlayıcı beslenme ve “temiz” yiyecekler hakkındaki söylemler müşterilerinizi takıntılı hale getirebilir, kafa karışıklığı yaratabilir ve sağlıklarını olumsuz etkileyebilir.

Referanslar

Dunn, T. M., & Bratman, S. (2016). On orthorexia nervosa: A review of the literature and proposed diagnostic criteria. Eating behaviors, 21, 11-17.

Koven, N. S., & Abry, A. W. (2015). The clinical basis of orthorexia nervosa: emerging perspectives. Neuropsychiatric disease and treatment, 11, 385.

Rodgers, R. F., White, M., & Berry, R. (2021). Orthorexia nervosa, intuitive eating, and eating competence in female and male college students. Eating and Weight Disorders-Studies on Anorexia, Bulimia and Obesity, 26(8), 2625-2632.

DARLENE MARSHALL

Darlene, 2012’den bu yana fitness ve wellness alanında görevini sürdüren bir Holistik Wellness Koçu’dur. Fitness, wellness ve well-being’in kesişim kümesinde bir uzman olarak çalışmaktadır. 2021’de BurnAlong tarafından Amerika’nın En Sevilen Eğitmeni seçildi. NASM Podcasting Network’te Better Than Fine podcast’ine ev sahipliği yapıyor. NASM Wellness Coaching ve Personal Trainer sertifikasına sahip. Pennsylvania Üniversitesi’nde Uygulamalı Pozitif Psikoloji alanında Yüksek Lisans yaptı. Beslenme Koçluğu, Nörolinguistik Programlama ve Alignment Yoga”da 200 saatlik YTT sertifikalarına ve uyku koçluğu, motivasyonel görüşme, meditasyon ve farkındalık eğitimlerine sahip.

Kaynak: https://blog.nasm.org/a-nutritious-obsession-how-orthorexia-changes-our-view-of-food-and-fuel-in-fitness-1